Süreç tasarımını etkileyen temel etkenleri açıklamak.
Üretim sistemlerin temel işlevi, tüketicilerin istek ve arzularını doyuma ulaştırarak biçim ve kalitedeki ürünleri, en düşük maliyetle, en kısa zamanda ve yeteri miktarda üretmektedir. Üretim sistemleri, bu işlevi yerine getirebilecek şekilde tasarlanmalıdır. Söz konusu tasarım yapılırken, başlıca şu etkenler göz önünde bulundurulmalıdır;
– ürün talebi,
– üretim esnekliği,
– otomasyon düzeyi,
– ürün kalitesi,
– tüketici ile ilişki düzeyi.
Ürün Talebi
Üretim süreci tasarımı, ürün talebinin bütün yönleri’nin açılımıyla başlar. Talep tahminlerinin birinci boyutu, dönemsel talep miktarlarını öngörmektir. Talepteki dönemsel artış ve azalışlar, mevsimlik dalgalanmalar ve benzeri günlük, aylık ve yıllık değişmeler, üretim sürecinin türünü ve kapasite saptamasını etkiler. Talep tahminlerinin ikinci önemli boyutu, ürünün satış fiyatı ile ilgilidir. Fiyat belirlenirken, reklam, kredili satış, satış sonrası hizmetler, özel ürün tasarımı, stok politikası, yükleme politikası, kalite ve diğer üretim ve pazarlama değişken ve politikaları da göz önünde bulundurulmalıdır. Üretim sürecindeki iş tasarımları, ürünlerin fiyatlarına da bağlıdır. Fiyatlar, pazar fiyatlarının altında tutulacaksa, talep fazla olacak ve buna bağlı olarak üretim sürecinin kapasitesi de yüksek tutulacaktır. Fiyatlar yüksek tutulacaksa, talep azalacak ve sürecin kapasitesi de düşük tutulacaktır.
Diğer taraftan, değişik üretim süreci türleri, değişik rekabet üstünlükleri veya zayıflıkları sağlar. Başka bir deyişle, üretim sürecinin türü, talebi azaltır veya çoğaltır. Dolayısıyla, üretim süreci tasarlanırken, ürün miktarı, ürün fiyatı ve üretim süreci türü, birbiriyle etkileşimli olarak ele alınıp karara bağlanmalıdır.
Üretim Esnekliği
Üretim sürecinin, tüketicinin gereksinmelerine, hızla yanıt verebilme yeteneğine, üretim esnekliği denir. Uygulamada, başlıca iki tür esneklikten söz edilir. Bunlar, ürün esnekliği ve miktar esnekliğidir. Ürün esnekliği, bir ürünün üretiminden diğer bir ürünün üretimine, hızla geçebilme yeteneğidir. Miktar esnekliği ise üretilen ürün ya da verilen hizmet miktarını hızla arttırabilme yeteneğidir. Ürün esnekliği, çok sayıda tüketiciye, farklı özelliklerdeki ürünün küçük partiler halinde üretilmesi ya da ürünün hızlı bir şekilde üretilmesi istendiğinde gerekli olur. Örnek olarak, son yıllarda gözlemlediğimiz esnek otomasyon sistemleri büyük ölçüde ürün esnekliği olanakları sağlamaktadır. Miktar esnekliği, talepte büyük dalgalanmalar olduğunda ve ürün stoklarının bu dalgalanmalara yanıt veremediği durumlarda önem kazanır. Genellikle sermaye yoğun üretim sistemlerinde, miktar esnekliği yüksektir. Buna karşılık, emek yoğun hizmet işletmelerinde, miktar esnekliği daha düşüktür. Dolayısıyla, emek yoğun işletmeler, yüksek talep durumlarında, ya yarım gün (part-time) çalışan işgörenler veya geçici çalışan işgörenler çalıştırma yoluna giderler.
Otomasyon Düzeyi
Süreç tasarımında, otomasyon olanaklarından ne ölçüde yararlanılacağına karar vermek de önemli bir konudur. Son zamanlarda, işgücü giderlerinden tasarruf etmek, çalışanların işi yavaşlatma, işe devamsızlık, grev gibi eylemlerinden kurtulmak için otomasyona gidildiği gözlemlenmektedir. Gerçekten de otomasyon düzeyi arttıkça, üretim sisteminin kapalılık oranı artmakta ve işgücünden kaynaklanan sorunlar azalmaktadır. Ancak, otomasyonun hem donanım olarak hem de bu donanımın işletimi ve onarımı açısından pahalı bir sistem olduğu unutulmamalıdır. Üretim sürecindeki otomasyon düzeyini belirlerken, otomasyonun ürün kalitesi ve ürün esnekliği üzerindeki olumlu etkileri ölçülmeli ve toplam getirisinin toplam götürüsünden yüksek olmasına çalışılmalıdır.
Ürün Kalitesi
Küresel dünya değerlerinin en başında, kalite yer almaktadır. Kalite, hem toplumun yaşam düzeyini yükseltmekte hem de işletmelere rekabet üstünlüğü sağlamaktadır. Geleneksel işletmecilikte, yüksek kaliteli ürünler, üst gelir grubundaki az sayıdaki tüketiciler için özel olarak üretilirdi. Mercedes, Jaguar, Rolls Royce gibi arabalar, bu geleneksel yaklaşımın ürünleri olarak ortaya çıkmıştır. Japonlar, öncelikle araba alanında, bu eski görüşü yıkmışlardır. Japonların Toyota otomobilleri, gelir grubuna bakılmaksızın en yüksek kalitede ve geniş kitleler için üretilmektedir. Günümüzde, hemen her ürünün üretiminde, birinci önceliği kalite almaktadır. Bu nedenle, üretim süreci tasarlanırken, öngörülen kaliteyi tutturma koşulu aranmalıdır. Ayrıca, süreç işlerken, herhangi bir nedenle oluşacak kalite hatalarını anında belirleyecek izleme ve erken uyarı sistemleri, süreç tasarımıyla birlikte tasarlanmalıdır.
Tüketici İle İlişki Düzeyi
Genellikle hizmet işletmelerinde, üretim sırasında, tüketiciyle birebir ilişki olmaktadır. Örnek olarak, tıbbi tedavi ve kuaförlük hizmetlerinde, tüketici, aktif olarak üretim sürecinin içinde bulunmaktadır. Dolayısıyla, tüketiciyle ilişki düzeyi, işin özelliği nedeniyle yoğun olan durumlarda süreç, tümüyle tüketiciye göre yönlendirilmelidir. Buna karşılık, fast-food restoranlarda olduğu gibi, tüketicinin üretim ortamında olmasına rağmen, üretim sürecine müdahale edemediği durumlar da vardır. Böyle durumlarda, üretim süreci, yoğun ve standartlaştırılmış hizmet verecek biçimde tasarlanmalı ve bu süreç içinde maliyet, fiyat ve hizmetin tamamlanma süresi iyi dengelenmelidir.
Perakende Okulum Mağazacılığı Uzmanından Öğrenin