İnsan toplumsal bir varlık olarak başkalarıyla birlikte yaşar. Bizler kendimizi ve dışımızdaki dünyayı başkalarıyla ilişkiye geçerek tanırız. Bu ilişki, iletişimle sağlanır. Kişilerarası iletişim olarak tanımladığımız bu iletişim biçimi, iki veya daha çok kişi arasında gerçekleşir. Kişilerarası iletişim, öncelikle bireyin kendisiyle iletişimini gerçekleştirme gücünü, becerisini gerektirir. Çünkü kişilerarası iletişim, kişinin kendisiyle kurduğu iletişimden geçerek diğer bir kişiyle olan ilişkisini gerçekleştirmesini sağlar. Dolayısıyla bu tür iletişimde, kişiler aynı anda hem kendi kendileriyle hem de diğerleriyle iletişime geçmektedirler.
Genel olarak, kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu iletişimlere kişilerarası iletişim demekteyiz. Bununla birlikte iletişim araştırmacılarının insanlar arasında gerçekleşen her tür iletişimi kişilerarası iletişim olarak tanımlamadıklarını da belirtmek gerekir. Özellikle, ilgili yayınlarda sosyal iletişim ve sosyal etkileşim terimleriyle kişilerarası iletişim teriminin bazen eş anlamlı, bazen de farklı anlamlarda kullanıldığı görülmektedir. Kaynak ve göndericinin insan olduğu iletişim biçimi olarak tanımlanan sosyal iletişimde gönderici ve alıcı arasında zaman ve mekân birliği bulunması şartı aranmaz. Örneğin bir salonda konferans verilmesi sosyal iletişim olarak adlandırılmaktadır. Gönderici ve alıcı arasında zaman ve mekân birliğinin bulunması durumunda ise, bu iletişim şekline “sosyal etkileşim” adı verilir.
Kişiler arası iletişimin, psikolojik nitelikte bir bilgi alışverişi olduğu kabul edilmektedir. Diğer yandan, kişiler arası iletişime katılanların “kendi adlarına” iletişim kurma koşulu da önemli olmaktadır. Yani kişilerin, bir takım toplumsal ya da kurumsal rollerle gerçekleştirdikleri iletişimler, kişiler arası iletişim olarak kabul edilmemektedir. Buna göre, bir trafik polisi ile sürücü arasında, kişiler arası değil, bir sosyal iletişim vardır. Çünkü trafik polisinin kurduğu iletişim, kişisel ve psikolojik değil, kurumsal rol ve statü ile kurulmaktadır. Fakat insanlar arasında gerçekleşen bir iletişimin psikolojik özelliğini her zaman kolayca saptamak kolay olmaz. Kurumsal rollerimizle kurduğumuz sosyal bir iletişim kolayca psikolojik özelliği öne çıkarak kişilerarası iletişime kayabilmektedir. Örneğin hata yapan sürücü, yanına yaklaşan trafik polisine “kusura bakma abi” dediğinde, sosyal olması gereken bir iletişim, psikolojik boyutu öne çıkarak kişilerarası iletişime dönüşebilir. Hele bir de sürücü yaptığı hatayı polis memurunun affetmesi için ısrar etmeye başladığında işin sosyal yönü yani resmiyeti iyice kaybolur.
Görüleceği gibi kişiler arası iletişimin kesin bir tanımını yapmak ve bu iletişim şeklini diğer iletişim türlerinden kesin çizgilerle ayırmak oldukça zordur. Bu nedenle, tanımı geniş tutarak, kişiler arasında gerçekleşen her türlü iletişimi “kişiler arası iletişim” olarak değerlendirebiliriz. Yüz yüze olan bütün iletişimler, bu arada mektup, elektronik mektup (e-mail) ya da telefonla yapılan haberleşme biçimlerini de kişiler arası iletişim kapsamı içinde sayabiliriz.
Kişiler arası iletişim, çeşitli konulardaki gereksinimlerimizi karşılama, isteklerimizi dile getirme, kendimizi başkalarına anlatma, başkalarıyla ilişki kurma ve sürdürme gibi amaçlarla gerçekleştirdiğimiz bir iletişim biçimidir. Kişiler arası iletişim, iletişimin amacı ve gerçekleştiği yer ve zamanın özelliklerine göre çeşitlilik gösterir. Bu çeşitlilik iki kişi arasındaki ilişkinin nedenlerine bağlı olarak da farklılaşır. Örneğin amirle karakolda, görev nedeniyle kurulan ilişki aynı amirle karakol dışın da kurulan ilişkiden farklı olacaktır.
Kişilerarası İletişim Sınıflaması
Kişiler arası iletişim, insanların yüz yüze kurdukları bir iletişim biçimi olduğu için sözlü ve sözsüz iletişim biçimleri aracılığıyla gerçekleşir. Bu nedenle kişiler arası iletişimi, sözlü ve sözsüz olmak üzere iki ana başlıkta sınıflandırabiliriz:
Kişiler Arası iletişim
Sözlü
___Dil
___Dil ötesi
Niyet edilmiş
Niyet edilmemiş
Sözsüz
___Yüz ve beden
___Bedensel temas
___Mekân kullanımı
___Araçlar
Niyet edilmiş
Niyet edilmemiş
İletişimde Dil ve Dil Ötesi
Sözlü iletişimler “dil ve dil ötesi” olmak üzere iki alt sınıfa ayrılmaktadır. İnsanların karşılıklı konuşmalarını hatta elektronik de dâhil olmak üzere mektuplaşmalarını “dille iletişim” olarak kabul edebiliriz. Dil-ötesi iletişim, sesin niteliği ile ilgilidir; ses tonu, sesin hızı, şiddeti, hangi sözcüklerin vurgulandığı, duraklamalar ve benzeri özellikler, dil-ötesi iletişim sayılır. Dille iletişimde kişilerin “ne söyledikleri”, dil-ötesi iletişimde ise “nasıl söyledikleri” önemlidir. Araştırmalar, insanların günlük yaşamda birbirlerinin ne söylediklerinden çok, nasıl söylediklerine dikkat ettiklerini göstermektedir. Karşımızdaki kişinin sözlerini seslendirme tarzı, söylenen sözün anlamını büyük ölçüde etkiler.
İsteyerek, farkında olarak yaptığımız konuşmalara “niyet edilmiş dil davranışı” adı verilir. Konuşurken dilimizin sürçmesi ise niyet edilmemiş dil davranışlarına bir örnektir. Bazı sözcüklerin üzerine basa basa konuşmamız ya da karşımızdakini korkutmak için bağırmamız niyet edilmiş dil-ötesi davranışlardır. Konuşurken farkında olmadan ses tonumuz alçalıp yükseliyorsa ya da sesimiz titriyorsa, bu durumda niyet edilmemiş dil-ötesi davranışlar söz konusudur. Konuşma ya da yazı olmaksızın da insanlar birbirlerine mesaj iletebilirler. Sözsüz iletişim olarak adlandırılan bu iletişim biçimi kendi içinde dört gruba ayrılır:
Yüz ve beden: Yüzümüzdeki ifade, el ve beden hareketlerimiz, bedenimizin duruşu ve göz temasımız, sözsüz iletişimin en önemli unsurlarıdır. Yüzümüzdeki çeşitli ifadeleri ortaya çıkartan hareketlere mimik, el, kol ve beden hareketlerine de jest demektedir. Tıpkı sözlü iletişimde olduğu gibi sözsüz iletişimde de bilerek, isteyerek yani niyetli ya da niyet edilmeden gönderilen mesajlar söz konusudur. Örneğin başımızı “evet-hayır” anlamında sallamak, kaşlarımızı kaldırarak “hayır”, dudaklarımızı büzerek “belki” demek, ya da omuzlarımızı kaldırarak umursamazlık belirtmek gibi.
Niyet edilmemiş, istemediğimiz halde ortaya çıkan yüz ve beden ifadelerine ise “duygusal ifade” adı verilmektedir. İnsanların yüzlerinde aniden korku ya da hayret ifadesinin belirmesi, niyet edilmemiş sözsüz iletişim örneklerini oluşturmaktadır.
Bedensel Temas: Sözsüz iletişim yöntemlerinden birisi de bedensel temastır. İletişim içinde olduğumuz kişiyle el sıkışma, omuza dokunma gibi bedensel temaslar yoluyla da karşımızdaki kişiye çeşitli mesajlar vermeye çalışırız.
Mekân Kullanımı: Karşımızdaki kişiye çevremizde oluşturduğumuz, içinde yer aldığımız mekânlar yoluyla da çeşitli mesajlar iletiriz. Örneğin, iletişim içinde olduğumuz insanlara uzak ya da yakın durarak, bir takım mesajlar iletiriz. Sevdiğimiz insanlara yakın durmayı tercih ederken, daha az sevdiklerimizle aramızda biraz daha fazla mesafe bulunmasına dikkat eder, hiç tanımadığımız insanlara ise daha uzak dururuz.
Araçlar: Kişiler arası iletişimde mesaj iletmek için başvurduğumuz yollardan birisi da bir takım araçlar kullanmaktır. Rozetler ya da takılar takarak, kokular sürerek, belirli kıyafetlere bürünerek, çevremize çeşitli mesajlar iletiriz.
Perakende Okulum Mağazacılığı Uzmanından Öğrenin