Finansal sistemi ve bu sistemi oluşturan unsurları tanımlamak.
Kimi kişi ve kurumların gelirleri tüketimleri üzerinde gerçekleşirken, kimilerinin gelirleri tüketimlerini karşılayamamaktadır. Tüketim fazlası olanların tasarruflarını, tüketim açığı olanların kullanımına sundukları piyasalara “Finansal Piyasalar” denir. Bu piyasalarda fonların el değiştirmesi, fon talep edenlerin fon arz edenlere bir belge vermesiyle sonuçlanır. Dolayısıyla finansal piyasalar, “Finansal Varlık” olarak tanımlanan kıymetli evrak niteliğindeki bu belgelerin alınıp satıldığı piyasalar olmaktadır. Bir ekonomide fonları talep edenlerle fonları arz edenler, fon akımını düzenleyen kurumlar, akımı sağlayan araç ve gereçlerle bunları düzenleyen hukuki ve idari kurallar “Finansal Sistem“i oluşturur. Finansal sistem yazılı veya gelenek haline gelmiş kurallar doğrultusunda işler. Görüldüğü üzere finansal sistemi oluşturan unsurlar beş grupta toplanabilir. Bunlar:
1. Fon arz edenler ( Tasarruf sahipleri),
2. Fon talep edenler( Yatırımcılar),
3. Yatırım ve finansman araçları,
4. Yardımcı kuruluşlar,
5. Hukuki ve idari düzendir. Finansal sistemin öğeleri daha ayrıntılı bir biçimde Şekil 18. 1′de verilmektedir.
Piyasa ekonomisinin var olduğu ekonomilerde finansal piyasalar ekonominin vazgeçilmez unsurudur. Fon açığı olan ekonomik birimlerle fon fazlalığı olan ekonomik birimleri bir araya getiren finansal sistemin etkinliği arttıkça sanayileşmenin gelişeceği açıktır. Finansal piyasaların işlerlik kazanmadığı, bu piyasaların sağlıklı işleyişi için gerekli hukuki, ekonomik önlemlerin alınmadığı ülkelerde hızlı ve sağlıklı kalkınma mümkün görünmemektedir. Finansal piyasalar yaygınlık ve işlerlik kazandığı ölçüde, fon arz ve talebinin reel varlık yatırımlarına dönük kullanılma olasılığı artar. Sanayisi gelişmemiş, tarım ve ticaret ağırlıklı ekonomilerde işletmelerin fon gereksinimi sınırlı olmakta ve genellikle de fonlar öz kaynaklarla ve/veya para piyasasından sağlanan kısa süreli kaynaklarla karşılanmaktadır. Ancak, ekonomik gelişim arttıkça bir taraftan işletmelerin öz kaynakları yetersiz duruma gelerek fona olan ihtiyaçları artmakta, diğer taraftan kişisel gelirlerin artması sonucu finansal piyasalara aktarılabilecek fonlar oluşmaktadır. Finansal piyasalar, bütün kurum ve araçlarıyla birlikte fon arz ve talebinin karşılaşmasında ve fon akışının gerçekleşmesinde büyük öneme sahiptir. Finansal piyasaların:
a) Tasarrufları özendirmek ve arttırmak, böylece de sermaye birikimini sağlamak;
b) Ülke fonlarının etkin kullanımına olanak vermek gibi iki önemli işlevi vardır.
Kullanılabilir fonların artması ve yatırılabilir alanlara en uygun miktarlarda, en kısa sürede ve en az maliyetle aktarılabilmesi finansal sistemin gelişmesine ve özellikle sağlıklı çalışmasına bağlıdır. Finans yöneticisi, işletmenin reel varlıklarıyla yine işletmenin fon elde ettiği finansal piyasalar arasında yer almaktadır. İster yatırımlarla ilgili (sermaye bütçelemesi) kararı olsun, ister finanslama kararı olsun, doğru bir kararın verilebilmesi için finansal sistem hakkında geniş bilgiye sahip olunması gerekmektedir. Örneğin, bir işletme faaliyet alanını genişletmeyi düşünüyor olsun. Böyle bir proje için gerekli fon, borçla ya da yeni hisse senedi ihraç edilerek, diğer bir ifadeyle öz kaynakla sağlanabilir. Ancak burada temel sorun; borçla finansmanın mı, yoksa hisse senediyle finansmanın mı işletmenin değerini maksimize edeceğidir. Bunun için, çeşitli finansman seçeneklerini ve bu seçeneklerin işletmenin değeri üzerindeki etkilerini bilmek gerekir. Çünkü her bir finansman seçeneğinin riski ve maliyeti farklı farklıdır. Finansal piyasalarla ilgili açıklamalara geçmeden önce üzerinde durulması gereken iki faktör risk ve getiri kavramlarıdır.
Talebin istikrarlı olmadığı, riskin yüksek olduğu ortamlarda işletmeler nasıl finanse edilmelidir? Atmaca Soft A. Ş. örnek olayımızdaki ortaklar, yeni yatırımların finansmanında kolay ve kısa zamanda sağlanabilmesi nedeniyle banka kredisini tercih etmişlerdi. Ancak, firmanın yer aldığı piyasada müşteri taleplerinin hızla değişim göstermesi, rekabetin artması nedeniyle faaliyet riski yüksekti. Dolayısıyla böyle bir durumda işletmenin riskini daha fazla yükseltmemesi ve finansman riskini düşük tutması doğru olacaktı. Hızla büyüme isteği bunun gözden kaçırılmasına neden olmuştur. Bu da işletmeyi ödeme güçlüğüne düşürmüştür.
Perakende Okulum Mağazacılığı Uzmanından Öğrenin
