Sosyal sorumluluklar, bir işletmenin ekonomik ve yasal koşullara, iş ahlâkına, işletme içi ve çevresindeki kişi ve kurumların beklentilerine uygun bir çalışma stratejisi ve politikası gütmesine, insanları mutlu ve memnun etmesine ilişkindir.
İşletmenin ekonomik koşullara uygun davranışları, o ülkenin kendisine işletmesi için emanet ettiği kaynakları en etkili ve verimli biçimde kullanması, toplumun ihtiyaçlarına uygun miktar ve kalitede üretimde bulunması zorunluluğuna işaret etmektedir. Yasal koşullara uygun faaliyet göstermesiyse işletmenin içinde bulunduğu ve faaliyetlerini sürdürdüğü toplumun kanunlarına, kararnâmelerine, yönetmeliklerine, örf ve adetleriyle diğer düzenleyici hükümlerine aykırı hareket etmemesine ilişkindir. İş ahlâkına gelince, fiyatları uygun düzeyde tutma, fırsatçılıktan sakınma, alacaklılara karşı dürüst davranma ve benzeri konuları kapsamaktadır. İşletmenin içinde çalışan personel, terfi, ücretlendirme ve benzeri hususlarda dürüst davranma, kayırım yapmama, çocuklu hanımlar için kreş açma, hastalar için evde çalışma imkânları hazırlama, mahkûm ve sakatlara iş olanakları sağlama, çevre halkına eşit çalışma olanakları tanıma gibi konuları kapsar. Aynı zaman işletmenin çevresindeki kişi ve kurumların başta devlete, belediyelere karşı olan vergi yükümlülüklerini yerine getirme, müşterilerin, satıcıların, çevre halkının malî destek sağlayan kişi ve kurumların, sendikaların istek, ihtiyaçlarını insan sevgisi ve birlikte yaşama zorunluluğu açısından dikkate alma gibi konuları da kapsamaktadır.
Sosyal Anlaşma Tanımı ve Sosyal Sorumluluklarla İlişkisi
Sosyal sorumluluk, aslında, bir sosyal anlaşmaya ve uzlaşmaya girişmedir. Sosyal anlaşmaysa iki ve daha fazla kişi ya da kuruluşun aralarındaki ilişkilerden ortaya çıkan karşılıklı anlayışlılık ve bekleyişler toplamıdır.
İşletme için sosyal anlaşma kâr elde etmek amacıyla üretim ve faaliyetlerde bulunan işletmenin bu ekonomik çabasını içinde bulunduğu toplumdan gelen birtakım sınırlamalar içinde yerine getirme zorunluluğunu doğurmaktadır. Sosyal anlaşmanın temelinde, kamu refah ve mutluluğu için güvenli ürünler, gerçekçi ve az reklam, çalışanlar için güvenli çalışma yerleri, çevreyi bozmayacak ve doğal yaşamı tehlikeye düşürmeyecek bir faaliyet, herkese eşit davranış, istihdam ve iş imkânları sağlama çabaları bulunmaktadır.
Dikkat edileceği üzere burada iki anahtar kelime mevcuttur. Bunlardan biri koruma, diğeriyse yükseltmedir. Koruma işletmenin yaptığı faaliyetlerin olumsuz yönlerinin (topluma zararlı olanlarının) belirlenerek düzeltilmesi ya da ortadan kaldırılmasına ilişkindir. Yükseltmeyse, toplum için yapılan onun refah ve mutluluğuna hizmet eden, işletme çevresine ve tüm insanlığa ayırım yapmadan yararlı olacak faaliyetlerin ve imkânların yaratılması, çoğaltılmasıyla ilgilidir.
Sosyal Sorumlulukların Aleyhinde Olan Görüşler
Günümüze kadar sosyal sorumlulukların aleyhinde ve lehinde olan birçok görüş ve düşünceler ortaya atılmış bulunmaktadır. Sosyal sorumlulukların aleyhinde olan görüşleri ileri süren düşünürlerin fikirleri şöyle özetlenebilir: Yönetimin temel ve tek sorumluluğu hissedarların (sahiplerin) kârlarını maksimize etmektir. Sosyal konular, bu nedenle, derhal ele alınıp üzerinde durulacak hususlar değildir. Üstelik serbest pazar ekonomisinin işleyiş ve baskıları içinde zamanla çözümlenebilecektir. Bu nedenle, her işletmenin ayrı ayrı sosyal amaç ve görevlerle uğraşması doğru olmaz.

İşletmenin ekonomik sorumluluk ve görevleri sosyal sorumluluk, görevlerinden ayrı düşünülemez. Bunlar şekilde de görüldüğü gibi iç içedir, birlikte düzenlenmeli ve karşılıklı etkileşimleri daima göz önünde bulundurulmalıdır.
İşletmeler sosyal faaliyetleri gerçekleştirmek için kurulan müesseseler değildir. Kurulması, örgütü ve çalışma sistemleri, ekonomik olarak üretim yapma ve öncelikle verimliliği sağlamaktır. Sosyal kararlar vermek için sosyal yeteneklere sahip uzmanları yoktur.
Eğer yöneticiler sosyal sorumluluğun gerekliliğini düşünüp bunu gerçekleştirmeye yönelecek olurlarsa, ekonomik nitelikteki birincil amaçlarını ihmal edebilir ve rekabet savaşında mağlup olabilirler.
Sosyal sorumluluklar sadece işletmeleri değil, tüm toplumu ilgilendirir. O halde, bu sorunları işadamlarının ve yöneticilerin çözmesi zorunlu olamaz. Devletin, kamu kuruluşlarının ve sosyal amaçlarla kurulmuş kurumların asıl görevini ekonomik amaçları için bile yeterli güce sahip olmayan işletmelere yüklemek insafsızlık olacaktır. Sosyal görev ve sorumlulukların gereğini yerine getiren işletmeler bu görevlerin gerektirdiği harcamaları ürünlerin maliyetlerine yansıtacaklar, bunun sonucundaysa ürün fiyatları yükselecek, bu da başta tüketici olmak üzere toplumun aleyhine bir durumun ortaya çıkmasına neden olacaktır.
Bir ülkenin sosyal görev ve sorumlulukları yerine getirme sonucunda maliyetlerinin ve ürün fiyatlarının yükselmesi, uluslararası piyasalarda rekabet gücünün azalmasına ve pazar kaybetmesine neden olacaktır.
Büyük işletmelerin sayısal olarak artması ve iriliklerinin genişlemesiyle endüstriyel toplumda ciddi beşeri ve sosyal sorunları da beraberinde getirmektedir. Sorunlara sebep olan bu kuruluşların yöneticilerinin gerekli önlem ve çareleri almaları da zorunludur. Böylece işletme ya bu sorunları çözecek biçimde işletmesinin faaliyetlerini değiştirmek ve yönlendirmek zorundadır ya da bu sorunları en azından iyileştirecek ve zararlı etkilerini azaltacak şekilde hareket etmelidir.
Sosyal Sorumlulukların Lehinde Olan Görüşler
Bazı düşünürler tarafından öne sürülen lehte görüşleri şu şekilde açıklayabiliriz: En gözlemsel ve gerçekçi nedenlerdin biri, işletmeler ister karşı çıksın, ister çıkmasın onlar bu toplumun birer parçasıdırlar ve hükümet onları alacağı önlemler ve düzenleyici yasalarla faaliyetlerinde gerekli önlemleri ve değişiklikleri almaya zorlayacaktır. Örneğin; ABD’de hükümet tarafından kurulan “Çevresel Koruma Bürosu”, “Tüketici Ürünleri Güvenlik Komisyonu”, “Eşit İstihdam Fırsatları Komisyonu” ve benzeri gibi kuruluşlar bu konularda görevli bulunmaktadırlar. Bu kuruluşlar işletmeler ne kadar onların karşısında bulunsalar da onların faaliyetlerini düzenleyici rol oynamaktadırlar.
Bir diğer görüşe göre, işletmenin toplumun bir parçası olduğu, sokaktaki bir vatandaş gibi bu sorunlara eğilmek zorunda bulunduğu açıklandıktan sonra, işletmelerin bu sorunları çözümleyecek değerli kaynaklara sahip birer kuruluş olduğu ifade edilmektedir.
İşletmelerin sahip oldukları değerli kaynaklar;
1) Yetenekli yönetim topluluğu,
2) Fonksiyonel uzmanlar ve teknisyenler;
3) Sermaye gücü olarak açıklandıktan sonra işletmeye sosyal sorunların çözümü için neden bir şans vermeyelim denmektedir. Şu halde, işletme toplumsal sorunların artması için bir kaynak olduğu gibi bu sorunların çözümünü etkili biçimde gerçekleştirecek bir kaynaklar topluluğudur ve sosyal sorumluluğu yüklenmelidir.
Bazı düşünürler de sosyal sorumluluğa tepki göstermek yerine önlem almanın daha tutarlı ve daha az maliyetli olduğu üzerinde durmaktadırlar. Böylece ortaya, sosyal sorumluluğun maliyeti konusundaki tartışma da çıkmaktadır. Buna göre işletmeler, sosyal sorunlar ortaya çıkmadan önce bunları tahmin edebilir ve gerekli girişimlerde bulunurlarsa, hem toplumdan gelecek tepkiler azalacak hem de sorun ortaya çıktıktan sonra önlem almak bir hayli maliyetli ve sonuçlarını ortadan kaldırmak güç olacaktır. Örneğin; nehirleri, denizleri, gölleri kirlettikten, buradaki yaşamı yok ettikten ve bu suları kullanılmaz hale getirdikten sonra temizlemek hem çok maliyetli hem de uzun yıllar alan güç bir iştir. O halde, işletmeler sosyal sorumluluklarının bilincinde olarak gerekli önlemleri daha sorunlar ortaya çıkmadan almalıdırlar. Aksi takdirde, yapılan sorumsuzlukların topluma ve kendilerine maliyeti büyük olacaktır.
İşletmeler sahip oldukları kaynaklar ve üretim gücü bakımından, çevrenin dikkat ve tepkisini çeken ekonomik kuruluşlardır. Bunların, sosyal sorumlulukların bilincinde olarak çevrelerine ve sosyal sorunlara daha duyarlı olmaları kendilerine düşen tedbir ve çabaları göstermeleri, onlara olan ve olabilecek olan reaksiyonları azaltacak ya da önleyecektir. Böylece siyasî rejimler, daha çok işletmelerden ve iş hayatından yana bir politika izleyecekler, bunun sonucunda devlet müdahaleleri azalacak, işletme çevresiyle çatışmalı değil uzlaşmalı, hatta uyumlu ilişkiler kurulabilecektir.
Perakende Okulum Mağazacılığı Uzmanından Öğrenin