Konuşma en az şu beş etmenden oluşur: Ses, boğumlanma (telaffuz) , konuşma dinamiği, sözcük hazinesi ve biçem (üslup) .
Ses
Genel anlamıyla hava titreşiminin kulakla duyulmasına ses denilmektedir. İnsanların anlaşma araçlarından en önemlisinin, gelişmeye en elverişli olanının seslenme olduğu ve dillerin bu seslenmelerden doğduğu öne sürülmektedir.
Ses, akciğerden gelen havanın gırtlaktaki kirişlere çarpmasıyla, onları titretmesiyle çıkar. Kirişlerde perdelenen sesler, ağzımızda bulunan organların gereğince açılıp kapanması, yaklaşıp uzaklaşması, gerilip çözülmesiyle; çeşitli değişme ve değiştirmeleriyle boğumlanır; konuşma sesi biçimine girer. Çıkarılan herhangi bir sesle, konuşma sesi birbirine karıştırılmamalıdır. Ses ve konuşma arasında neden bu kadar sıkı bir ilişki olduğu sorusu akla gelebilir. Çünkü, ses ve kişilik, ses ve yaş, ses ve cinsiyet arasında güçlü bir bağ olduğu da kabul edilmektedir. Örneğin, kendisini görmeden konuştuğumuz bir kişinin, erkek ya da kadın olduğunu ya da yaşını belli birtakım ön-kabullerimizden hareketle hemen anlayabiliriz.
Ses kalitesi ile toplumsal kişilik arasındaki ilişki üzerinde yapılan bir inceleme şu ilginç sonucu ortaya çıkarmıştır: Konuşma sesine bakarak kişinin dik başlı mı, yumuşak başlı mı olduğunu kestirmek zor değildir. Yine, bu konuda yapılan araştırmalardan birinde, kendileri görülmeden dinlenen genç erkek çocukların sesleri, liderlik niteliğine sahip olanlarla olmayanları birbirinden ayırmaya yettiği bile belirlenmiştir. Bu deneylerden çıkan en ilginç ve en anlamlı sonuç, dinleyicilerin, ses ile kişilik arasındaki ilişkilere birtakım belirli özellikler yakıştırma eğiliminde olmalarıdır. Bu da, konuşan kişinin, yaptığı işe ya da toplum katındaki yaşam düzeyine göre oranlanmaktadır. Söz gelimi, dinleyici açısından öğretmenin, din adamının, haydutun, politikacının, yaltakçının, sıradan bir insanın sesi ayrı ayrı özellikler göstermektedir. Böylece, sözel simgeleri dinleyicinin duyum mekanizmasına iletmede sesin yüklendiği büyük önem bir kez daha belirmektedir.
Ses, kişiliği bu denli yansıtmanın yanında konuşmayı da tamamen olumlu ya da olumsuz yönde etkileyebilir. Ses, sadece sözcükleri değil konuşmacının tutumunu, coşkusal durumunu, konuya olan hakimiyetini de belirtir. Bu nedenledir ki çoğu zaman söyledikleri kadar söyleyiş biçimleri de önem kazanmaktadır.
Konuşma yetersizliklerinden bazıları, sinirlilik, aşırı heyecanlılık, güvensizlik gibi halleri içeren kişilik sorunlarından doğar. Konuşulacak konu üzerinde yeterince hazırlanmamış olmak da ses denetimini zayıflatır, güvensizliğin artmasına neden olur. Organik engeller bir yana, konuşmada başarılı olmak isteyen kimseler, sese üstün önem vermek zorundadır.
Seste Kalite Sorunları: Sesle kişilik arasındaki ilişki, nitelikten kaynaklanmaktadır. Sesin niteliği, konuşmacının coşkusal tepkilerinin, alışkanlıklarının göstergesidir; kendisine, başkalarına ve yaşama karşı öz tutumunu gösterir. Konuşmalardaki genel kusurların başında sesin tekdüzeliği gelir. Bu konuşmacıyı etkili konuşmaktan alıkoyan en büyük etkendir. Bu nedenle akıcı, değişken bir konuşma biçimi geliştirilmelidir. Belirli bir duygunun anlatımına elverişli olan bir ses, başka bir duygunun anlatımına hiç de elverişli olmayabilir. Sesteki tekdüzelik, genellikle gövdesel kasların yeterince gerilmeden yoksun olmasından ileri gelir. Uzun süredir hasta olanlar ya da hiç bir coşkuyu derinlemesine yaşamayanlar, tekdüze bir sesle konuşurlar. Öte yandan, son derece coşkusal bir ruh yapısına sahip oldukları halde, coşkuları çeşitlilikten yoksun olanlar da, seslerin niteliği bunalımlı ve uyuşuk kimselerinkinden tamamıyla başka olsa da, yine tekdüze konuşurlar. Son olarak sıkıntı ve korku, gırtlak kasılmalarına neden olarak sese zarar verir ve sesin kalitesine olumsuz etkide bulunur.
İyi Bir Konuşma Sesinin Özellikleri:
– İşitilebilirlik: Bu konudaki en temel belirleyici, konuşmacının, sesini dinleyicilere rahatça işittirilebilmesidir. Konuşanların çok yavaş ya da çok yüksek tonlarla konuşmaktan sakınması gerekir. Konuşmacı sesini, konuştuğu yerin büyüklüğüne, küçüklüğüne; dinleyicilerin azlığına, çokluğuna bağlı olarak ayarlayabilmelidir.
– Akıcılık: Akıcılık, konuşma hızı ile ilişkili önemli bir sorundur. Hız, konuşmayı oluşturan gereçlerin özelliğine, konuşmacının coşkusal durumuna, kişiliğine, mizacına; konuşmanın gerçekleştirildiği yere ve dinleyicinin niteliğine göre değişmeler göstermelidir. Buradaki en önemli belirleyici ise konuşmanın cümlelerinde yer alan düşüncelerin, dinleyicilerin algılama hızına denk düşecek bir akıcılıkta sunulması gerekliliğidir. Başka deyişle hızı dinleyicilerin algılama yeterliliklerine göre ayarlamak temel ilkedir.
– Hoşa giderlik: İyi bir konuşma sesinin sadece işitilebilir ve akıcı olması yetmez, aynı zamanda hoşa gider bir nitelik de taşıması gerekir. Bir sesin hoşa giderliği, o sesin tınısı ile ilgilidir. Katı, kulak tırmalayan, hırıltılı, madensel, tiz, burunsal hışıltılı, buğulu, çok yumuşak, gevrek, biçimden yoksun sesler hoşa gitmeyen seslerdir. Rahatlıkla işitilebiliyorsa, kolaylıkla izlenebilen bir hızla konuşabiliyorsanız, tonunuz tınılı ve anlamlı biçimde bükümlü ise, sesiniz hoşa giden bir ses olarak değerlendirilir. Ancak seste hoşa giderlik konusunun bir anlamda görece olduğunu da unutmamak gerekir. Bazı durumlarda konuşmacıya karşı olan olumlu ya da olumsuz duygular, konuşmacının geçmişi ile inanırlık ve güvenirliği hoşa giderlik konusunda farklı yaklaşımlara yol açabilir.
İyi bir konuşma sesinin özelliklerini biliyor musunuz?
Boğumlanma (Telaffuz)
İnsanın insanlaşmasında baş etmen olan el-beyin diyalektiğinin doğrultusunda, doğal hayvansal seslerin, bağırtılarla çığlıkların, evrim süreci içinde, sözcük seslerine dönüşmesi olayına boğumlanma (telaffuz) denir. Sözel konuşmanın temelini boğumlanma oluşturur.
Boğumlanma, aynı zamanda, yazılmış ya da basılmış birtakım simgeleri (harfleri) seslemek, seslendirmek demektir. İletişim bilimi açısından bakıldığında; basılı bir sözcüğe bakıp da onu telaffuz eden kişi, görsel bir uyaranı işitsel bir uyarana çeviriyor demektir. Canlı ve işitsel olan konuşma ile başka deyişle, sözle onun basılı ya da yazılı, cansız gölgeleri olan harfler arasında büyük ayrım vardır. Telaffuz da konuşmada oldukça önemli etmenlerden biridir. Sözcükleri telaffuz edemediğimizi ya da doğru telaffuz edemediğimizi düşündüğümüzde etkili bir konuşma yapmanın ne denli zor olduğu görülür.
Konuşma Dinamiği
Bu konu ile ilgili olarak öncelikle bir soruyu gündeme getirmek gerekir. İnsanlar niçin konuşur? Başka bir ifadeyle insanları konuşmaya iten nedenler nelerdir? Konuşma dinamiği konusunu ele almak için öncelikle bu sorunun cevabını bulmak gerekir.
Toplum içinde, birlikte yaşamanın gereği olarak duygu, düşünce, ihtiyaç ve isteklerimizi yanımızdakilere, karşımızdakilere bildirmek ya da iletmek hepimiz için bir zorunluluktur. Böylece, insanları konuşmaya iten nedenlerin duygu düşünce, ihtiyaç ve isteklerimiz olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. İşte, konuşma dinamiği sözü ile anlatılmak istenen budur. İnsan, duygu, düşünce ve isteklerinden tümüyle yoksun olduğu ya da yoksun bırakıldığı veya belli ihtiyaçları karşılanamadığı zaman yaşamıyor demektir. Kuşkusuz yaşamayınca da konuşma diye bir sorun olmaz. Öyleyse, konuşma dinamiği yaşamanın ön koşuludur denilebilir.
Sözcük Hazinesi
Yazmada olsun, söylemede olsun, kurulan cümlelerin temel öğesi sözcüklerdir. Bir yapı ustası yapısını kurarken tuğla ve benzeri gereçlere başvurur. İnsanlar da yazarken, konuşurken sözcüklere başvurur. Yazmada veya söylemedeki rahatlığımız, verimliliğimiz kullanabildiğimiz sözcüklerin çokluğu ile doğru orantılıdır. Bu nedenle çeşitli yol ve biçimlerde insanların sözcük hazinelerini genişletmeleri gerekir. Ayrıca değişik durum ve olguları ifade edebilmek farklı sözcüklerin bilinmesi ile mümkündür. Düz anlamıyla gündelik hayat yapılan araştırmalarla 300-400 kelime ile sürdürülebilir. Ancak, özellikle günümüzde toplumsal değişme hızının giderek artmasıyla birçok yeni durum ve olgu ile karşılaşılması kaçınılmazdır. Bunların ifade edilmesi ve onlardan yararlanılabilmesi ancak kişilerin sözcük hazinelerini genişletmeleri ile mümkündür. Elbette bunun da biricik yolu öncelikle okumak ve kitle iletişim araçlarından bu anlamda faydalanmaktan geçer.
Biçem (Üslûp)
En kısa tanımıyla üslûp deyiş-söyleyiş özelliğidir. Toplumumuzdaki şu ünlü söz de bu özelliği çok anlamlı bir biçimde yansıtmaktadır: “Üslûb-ı beyan, ayniyle insan. ” Çok hızlı ya da çok yavaş konuşma biçimi; sözcükleri yaya yaya, uzata uzata ya da kesik kesik, kopuk kopuk söyleme biçimi; tekdüze bir konuşma biçimi; yersiz ve yanlış duraklar yapılan bir konuşma biçimi, bazı sözcükleri genel kabulün dışında yerel özelliklere bağlı olarak telaffuz etme gibi faktörler konuşmayı bir bakıma olumsuz yönde etkiler. İnsanlar söylemek istediklerini ya tam anlamıyla söyleyemez ya da söylese bile dinleyenler anlamayacak veya yanlış yorumlamalar yapıp yanlış ve istenmeyen sonuçlara ulaşabileceklerdir.
Perakende Okulum Mağazacılığı Uzmanından Öğrenin